11 Temmuz 1995’te, bulduğu her fırsatta insan hakları ve demokrasiden söz eden Avrupa’nın göbeğinde ve bütün insanlığın gözü önünde Srebrenitsa’da, tarihte eşi az görülecek bir vahşetle binlerce Boşnak katledildi. Savunmasız insanların birbirine karışmış cesetleri, aradan geçen bunca zamana rağmen bugün bile toprak altından çıkarılıp defnedilmektedir.
Yugoslavya’nın dağılmasıyla birlikte ortaya çıkan cumhuriyetlerden biri olan Bosna-Hersek, 1992 yılının Şubat ayında yapılan bir referandumun ardından bağımsızlığını ilan etti. Ancak bu kararı tanımayan Sırplar, Saraybosna’yı kuşatma altına alarak üç buçuk yıl süren bir savaş başlattılar. Boşnaklara karşı kanlı başlayan işgal ve kuşatmada sivil halkın can ve mal emniyetinin tehlikeye girmesi üzerine Birleşmiş Milletler (BM) olaya müdahil olmuş, 6 bölgeyi güvenli bölge ilan etmiştir. Bu bölgelerden biri de Srebrenitsa’dır. Sırp saldırılarından kaçan binlerce Boşnak, BM tarafından güvenli bölge ilan edilen ve 600 Hollandalı barış gücü askeri tarafından korunan Srebrenitsa’ya sığınmıştır. Ancak ne acıdır ki, BM Sırp katillerin tehdit, şantaj ve saldırıları karşısında taahhütlerini ve beklentileri karşılayamamış, Sırp taciz ve tecavüzlerini önleyememiştir.
Sırp ordusunun ‘Krivaya 95 Harekâtı’nın bir parçası olarak işgal ettiği Srebrenitsa’da, Hollandalı askerlerin gözetimindeki BM kamplarındaki sığınmacıların Sırplara teslim edilmesiyle büyük bir katliam yaşanmış, Srebrenitsa kırsalına götürülen, aralarında çocukların da bulunduğu sayıları 8 bin 372 olarak bilinen Boşnak öldürülmüş, bulunma ihtimali de düşünülerek bedenler tanınmayacak halde parçalanarak toplu mezarlara gömülmüş, yüzlerce kadın ve küçük yaştaki kız çocuğuna tecavüz edilmiştir. Srebrenitsa olayı, II. Dünya Savaşı’ndan sonra Avrupa’da yapılan en büyük insan katliamı ve etnik soykırım olarak tarihe geçmiştir.
Srebrenitsa’da şerefi, onuru, namusu, saygınlığıyla insanlık katledilmiştir. Dahası, ötekine hayat hakkı tanımayan Batı bağnazlığının insanlık ve medeniyet değerlerinden nasipsiz olduğu bir kez daha anlaşılmıştır.
Srebrenitsa’daki soykırım, insan hakları adına dünyanın hukuk ve medeniyet kurumu olması gereken BM’nin hem meşruiyetini tartışılır kılmış hem insanlığa ağır bir utanç yaşatmıştır. Kuruluş amaç ve ilkelerini çiğneyen BM’nin dayanak ve varlık gerekçeleri fiilen çökmüş, inandırıcılığı kalmamıştır. O günden bu yana barış ve adalet taleplerini karşılamaya dönük hemen hiçbir ciddi çaba içinde olmamıştır.
Bilge devlet adamı Aliya İzzetbegoviç, “Savaşta büyük zulme uğradınız. Zalimleri affedip affetmemekte serbestsiniz. Ne yaparsanız yapın ama soykırımı unutmayın. Çünkü unutulan soykırım tekrarlanır” diyor.
Eğitim-Bir-Sen olarak, biz de başta Srebrenitsa olmak üzere, hiçbir katliamı unutmayacağız, unutturmayacağız. Kimden gelirse gelsin zulme karşı, kim olursa olsun mazlumdan yana insanlığın adalet arayışını her ortamda destekledik, desteklemeye, bu yönde bir bilincin ve eylemin oluşmasına katkıda bulunmaya devam edeceğiz.